Mareşal Fevzi Çakmak
“Tarih yapanlar tarih olmadıkça, anılar yayınlanamaz…” demişti. Ancak büyük bir titizlikle günlük tutmuş ve tarihe ışık olmuştu. Yorumsuz, tartışmasız, soğukkanlı ve net ifadelerle devlet adamı ciddiyetini yaşamı boyunca yansıtmıştı.
Tarihin en devingen dönemlerinin birinde yaşamış, birbirinden cesur, analitik zekâyla hızlı karar verip, sonuç almaya dönük pratik hamlelerle art arda önemli adımlar atabilen güçlü karakterlerden biriydi.
Fevzi Çakmak hakkında bugüne kadar çok şey yazılmış, çok kitapta bilgiler aktarılmış olmasına rağmen, bu kitapta günümüzün bakış açısıyla yaşananları yeniden yorumlama çabasını göreceksiniz. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran o güçlü takımın kahramanlarından birinin bıraktığı izleri takip edecek, zor koşullarda zor kararların nasıl alındığına ve zekânın, kararlılığın, güçlü bir iradeyle nasıl korkusuz adımlar attırabildiğine tanık olacaksınız. Yurtseverliğin ve devlet adamlığının ne olduğunu en iyi anlatan karakterlerden biriyle, en zor koşullarda bile ‘ama’sız başarı ve zaferler kazanılmasının kaçınılmaz olduğunu hatırlayacaksınız.
Bugünü daha kolay anlamanız dileğiyle…
GİRİŞ
Tarihin en devingen dönemlerinin birinde, birbirinden cesur, analitik zekâyla hızlı karar verip, sonuç almaya dönük pratik hamlelerle art arda önemli adımlar atabilen güçlü karakterler biraraya gelmişti… 600 yıllık bir imparatorluğun, dönemin en büyük devletleri tarafından parçalandığı, iştahla paylaşıldığı, harita başında kararların alındığı bir ortamda, ‘olamaz’ deneni gerçekleştirdiler…
Mustafa Kemal Atatürk yola çıktı, arkasında sağlam ve dirayetli durdular, ellerinden gelen desteği yaşamları pahasına verdiler… O günlerde en yaratıcı senaristlerin bile aklına gelmeyecek, film senaryolarını aratmayacak olaylar yaşandı… Kimi günümüze ulaştı, kimi tozlu raflarda okunmayı bekliyor, kimi ise hiç kayda geçmedi, gizli kalması gerekiyordu ve gizli de kaldı.
Arkalarında bir büyük başarı, çağın ruhu ‘aydınlanma’ felsefesi ile kurulmuş, ilerici; devrimci bir devlet bıraktılar…
Bugün çağın ruhunun çok gerisine götürülmeye çalışılan bir ülkenin yurttaşları olarak, o günleri, o insanları hatırlamanın tam zamanı…
Bu kitap o kahramanlardan biri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci başbakanı, ikinci Mareşali, İsmet İnönü’den sonra ikinci Genelkurmay Başkanı ama aynı zamanda Osmanlı’nın da son genelkurmay başkanlarından biri olan Fevzi Çakmak’ın öyküsünü anlatıyor.
Kuruluş yıllarının ana karakterlerinden, hem Milli Mücadele döneminde hem de Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüne kadar yanında yer alan ve ayrıca çok partili hayata geçiş yıllarında karşımıza çıkan ana aktörlerden biri… Osmanlı Devleti’nde Genelkurmay Başkanlığı yapmış ama Osmanlı’ya ve beraberinde emperyal güçlere başkaldırarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde de aynı göreve getirilmiş bir devlet adamı…
Ardında analitik zekâyla harmanlanmış stratejik hamlelerle kazanılmış savaşlar ve ordunun başındaki birçok ismin siyasetle içli dışlı olduğu bir dönemde, siyasi hayattan uzak durmaya çalışmış ilkeli bir duruş ve pürüzsüz bir yurtseverlik anlayışı bırakan Mareşal Fevzi Çakmak…
Karşımızda, askeri zaferlerin ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonu ile çağdaş bir ülke yolunda hızla adımlar atarken, direnci ile devrimci adımların uygulanabilmesinde yol açan ana etken karakterlerden biri olarak duruyor. Zira daha sonraki yıllarda darbelerle demokrasisi sekteye uğrayan bir ülkenin yurttaşları olarak, sağ iktidarların elinde‘karşı devrim’ diye nitelenen gericileşmeye tanıklık ettikçe bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz…
Orduyu siyasetten uzak tutma hassasiyeti, cumhurbaşkanlığı tartışmaları sırasında “Bu işe askeri bulaştıranı vururum!” cümlesi ile tarihe geçen Fevzi Çakmak’ın aslında bu yaklaşımı ile kendi siyasi geleceğini de tıkadığı aşikâr. Oysa Mustafa Kemal Atatürk’ün ardından onun cumhurbaşkanı olması mümkündü, en güçlü adaylar arasındaydı. Ancak kendini geriye çekip böylece İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olmasının da yolunu açmıştı.
Ayrıca kuruluşunda ardı ardına gerçekleşen inkılâplarla ortaya konan devrimin yerleşmesi çabaları sarfedilirken, itirazlar, kalkışmalar yaşandı. Kolay olmasa gerek, hem saltanatın-hilafetin kaldırılması, hem bir sosyal dönüşüm gerçekleştirerek laiklik ilkesine bağlı nesiller yetiştirilmesi amacına hizmet eden kadronun bir parçası olarak Genelkurmay Başkanı olmak…
Eşi Fitnat Çakmak’ın deyimiyle sıkılıp bunaldığında Evliya Çelebi’nin seyahatnamesini okuyan, alışkanlıklarına bağlı, mütevazı bir karakter olarak da dikkati çeken Fevzi Çakmak, aynı zamanda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Paşam” diye hitap ettiği ve saygı gösterdiği bir kişi olarak karşımıza çıkıyor. Kurtuluş mücadelesine sonradan katılan ve hatta başlangıçta Osmanlı’nın Genelkurmay Başkanı olarak Padişah’ın yanında görünen ama Anadolu’daki mücadeleye destek olan Fevzi Çakmak, Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarındandı.
İşgal altındaki ülkenin padişahının kurmayıyken, işgalcilerin toplamaya çalıştığı silahları Kuvvacılara türlü gizli yollarla ulaştıran ve İstanbul işgal edildiğinde Anadolu direnişine katılan, Büyük Taarruzu planlayarak zafere giden yolun teorisini kuran Fevzi Çakmak, iyi bir asker, başarılı bir komutan ve dengeli, gerçekçi, son derece mütevazı ve güçlü bir devlet adamıydı.
Hakkında bugüne kadar çok şey yazılmış, çok kitapta bilgiler aktarılmış olmasına rağmen, bu kitapta günümüzün bakış açısıyla yaşananları yeniden yorumlama çabasını göreceksiniz. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran o güçlü takımın kahramanlarından birinin bıraktığı izleri takip edecek, zor koşullarda zor kararların nasıl alındığına ve zekânın, kararlılığın, güçlü bir iradeyle nasıl korkusuz adımlar attırabildiğine tanık olacaksınız. Yurtseverliğin ve devlet adamlığının ne olduğunu en iyi anlatan karakterlerden biriyle, en zor koşullarda bile ‘ama’sız başarı ve zaferler kazanılmasının kaçınılmaz olduğunu hatırlayacaksınız.